"Bir süre sonra deprem unutulur, başka konular gündeme gelir. On bir ilimiz yıkılmış, insanlar sevdiklerini kaybetmiş, acılar içinde kalmış kimin umurunda?"

(02.03.2023)
Çok tuhaf bir toplumuz, çook!..
Gerçek olayları ve gündemi unutmak, unutturmak konusunda üstümüze yok!
Ülkemizi yasa boğan depremde enkaz altında kalanların cesetleri daha çıkarılmadan siyasetteki depremi konuşmaya başladık.
Balık hafızalı bir toplum olup çıktık.
İnsanları acılarıyla baş başa bırakıp kendi ikballerinin derdine düşen siyasetçilere ne demeli, bilmem ki!
Bu kış kıyamette evini barkını; daha da acısı, eşini dostunu yitiren insanların derdini unutturan siyasi manevralara girerek gündemi değiştirmek ne kadar ahlakidir, ne kadar vicdanidir?
Düne kadar televizyonun tüm kanallarında deprem ve depremdeki ihmaller, eksiklikler, yanlışlıklar konuşuluyordu. Hükümet savunmaya geçmiş, ne diyeceğini bilememenin ezikliği içinde helallik almaya çalışıyordu. Bazı gerçekler yandaşlar tarafından bile görülüp kabul ediliyor, Kızılay’ın getirildiği durum eleştiriliyor, başkanının istifası isteniyordu.
Şimdi ne oldu da gündem birden değişiverdi? 
Artık hangi televizyon kanalına baksanız Altılı Masa’dan ayrılan İYİ Parti’nin tavrı konuşuluyor.
Sık sık şu sözü duyar ve hak verirdik: 
Bir süre sonra deprem unutulur, başka konular gündeme gelir. On bir ilimiz yıkılmış, insanlar sevdiklerini kaybetmiş, acılar içinde kalmış kimin umurunda?
Toplumu kurtarmak için yola çıktığını iddia eden siyasetçiler, kendi ikballerini kurtarma derdine düşmüş görünüyor.
Yıllarca Milli İstihbarat Teşkilatında çalışan Mahir Kaynak ne diyordu? 
“Bir olayın failinin kim olduğunu anlamak için öncelikle ‘Bu olay kimin işine yarıyor?’ sorusunu sormak gerekir."
Yani, Çiçero’nun dediği gibi,
“Suç kimin işine yarıyorsa suçlu odur."  

(07.03.2023)
Daha yazının mürekkebi kurumadan, hatta yazıyı tamamlayamadan gündem tersine döndü. 
Yukarıda belirttiğim gibi, güzel ülkemde hiçbir konuda istikrar arama, bulamazsın. 
Cuma günü muhalefeti derin bir hüzün kaplamışken, bugün elinin daha da güçlendiği konuşuluyor. 
Geçen hafta sonu muhalefetin adayı konusunda büyük bir sorun ortaya çıkmış, çözümü de pek mümkün görünmüyordu. Merak Akşener’in masayı dağıttığı ve gemileri yaktığı dile getiriliyor, seçimin kaybedileceği yönünde bir umutsuzluk dalgası toplumda hızla yayılıyordu. 
Sosyal medya bu konuya kilitlenmiş, eski defterler hallaç pamuğu gibi atılmaya başlanmıştı. 
Düne kadar kanka olanlar, bugün birbirinin gizlisini saklısını eşkere ediyordu (açık etmek).
Sorun neydi ve nereden çıkmıştı?
Sorun adaylıktı ve Meral Akşener, bu hayati konuda farklı düşünüyordu. 
Bu düşüncesini de öylesine sert ve suçlayıcı bir dille ortaya koymuştu ki telafisi pek mümkün görünmüyordu. Seçimin kazanılması artık zora girmişti. 
Karşı tarafta ise yüzler gülüyor, moraller tavan yapıyordu.
Liderlik böyle durumlarda kendini göstermeliydi. 
Gösterdi de…
Ortak akıl devreye girdi ve harika bir çözüm bulundu.
Masa tam bir Halil İbrahim sofrasına dönüştürüldü.
Riske giren seçimle ilgili karamsar düşünceler değişti. 
Ufuktaki kara bulutlar dağıldı. 
Mavi, masmavi gökyüzünde güneş yeniden gülümsüyordu.
Artık açık ara kazanırız diyenlerin sesleri daha gür çıkmaya başladı.
Hafta sonu iktidar yanlılarında keyifler gıcırken, bugün aynı kişilerde suratlar asık, üslup sert, sinirler gergin… 
Öyle ki bu gerginlik, pişkin bazı kişilere televizyon ekranlarındaki programları bile terk ettiriyor.
Yazıya başlarken ne demiştik?
Çok tuhaf bir toplumuz, çook!..