Sabah gezinirken vardım, mezarları gördüm, / Karışmış kara toprağa, şu narin tenleri gördüm.
Yunus Emre sabah uyanınca mezarlığı gezmiş. Ben son zamanlarda maalesef yakınlarım ve dostlarımı kaybettiğim için mezarlıkları gezdim.
Karşıyaka (Asri) mezarlıktan, Buruk ve Kabasakal’a kadar bir çok mezarlığı görecek kadar kayıplarım oldu… Allah bütün kayıplarımıza rahmet eylesin.
Bu arada mezarlıklarda gördüğüm bazı konuları paylaşmama izin verin… (Allah’ım! Yaş ilerledi.. Yoksa farkında olmadan mezarlıkları mı önemsemeye başladım?)
Ama olsun, gördüklerimi paylaşmak, düşün ve önerilerimi söylemek bu şehrin yetkililerine karşı görevimizdir.
Birincisi, geçenlerde bir yapılan bir araştırmadan söz ediliyordu, Adana dünyada emeklilerin tercih ettiği il sıralamasında epey revaçta…
Öyle ya, artık ölenlerimizin çoğu yaşlı, doğal olarak dost ve yakınları da yaşlı…
Naaş’a son görevler yapıldıktan sonra bazen toprağa verilecek yer uzak oluyor ve yaşlıların çoğu gidemiyor. Gidenler de zorluk çekiyorlar. Bazılarının yürüdükten sonra dinlenmesi gerek. Çoğu da defin sırasında önceki mezarların üzerinde ayakta kalmak zorunda kalıyorlar.
Büyükşehir belediyesine naçizane önerimdir.
Belediyemiz (İlçe ve Büyükşehir) cenazelere çadır ve plastik sandalye ile çay, şeker vs gönderiyor. Bu çok büyük bir hizmettir. Buna paralel olarak, mezarlıklarda kullanılmak üzere küçük tabureler bulundurmalıdır.
Yaşlılar veya dinlenerek yürüyenler bu tabureler ile gider ve defin sırasında yağmurlu hada çamurda, yaz mevsiminde güneşte kalmaktan kurtulurlar.
Namaz kılınacak yer ile defin yapılacak yer arasında elektrikli golf arabaları kulanılabilir. Her mezarlığa (4 Büyük mezarlık) ikişer adet golf arabası yeter.
Gerekirse yağmur ve güneşten korunmak için şemsiyeler ile de takviye edilebilir.
Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Bey, değerli bir arkadaşımızdır. Adananın has çocuğudur. Kendisinin yaşlı ve büyük olanlara karşı ne derece hassas olduğunu bilenlerdenim.
Bence bu hizmeti de verebilir.
O zaman şehrin bilboardlarına bu hizmetin de tanıtımı yapar…

VE KALDIRIMLAR
Kaldırımlar artık tam çekilmez hale geldi. Eskiden yayaların da kendine has kaldırımda yürüme alışkanlığı vardı, şimdi o da kayboldu.
Adam, kaldırım uygunsa bile yolda yürüyor… kaldırımın yayalara ait olduğunu unutmuş…
Şehrimizin her yanı çöplük, her kaldırımı işgal edilmeye müsait.
Herkes rahatlıkla her yere çöp dökebiliyor, arada bir çöp yerlerini de kullananlar oluyor tabi.
Dükkanın önüne önce bir küçük sehpa ve sandalye, ardında sehpa masaya, sandalye koltuğa dönüşüyor, birkaç gün sonra siperlik güneşlik derken… Hop sana kaldırımdan kanılmış bir müştemilat… daha da ileriki zamanlarda Mütemmim cüz…
Mütemmim Cüz… Anlatamadım değil mi?
Yani gayrimenkulün olmazsa olmazı… Hak oluyor artık.
Yaya kaldırımda giderken, masaların arasından geçmek zorunda kalıyor, bazıları adamı garson zannedip sipariş veriyor.
Bir arkadaşım var, fabrika müdür yardımcısı… Evine gitmek için Mas Taksi’nin oradaki kaldırımlardan geçiyor… Evi orada. Siyah pantolon giymiş, beyaz gömlek.
Oturanlardan biri onu garson zannedip çağırmış, bir sipariş vermiş… Adam bozuntuya vermeden “hay hay” demiş evine çıkmış, buzdolabından istenilen siparişleri almış götürmüş:
“Başka bir emriniz var mı?”
*
Lütfen Büyükşehir ve ilçe belediye başkanları… Halkın hakkını politikaya malzeme yapmayınız
Rica ediyorum…