Bekir Sıtkı Özer yazdı...

Bu başlığı atınca bazı çevreler aniden tepki vereceklerdir. Hemen olaya olumsuz yaklaşmayın.

Bir insan “Ben Tanrısal güç ile donatıldım ve Tanrı tarafından görevlendirildim” derse, biz ona deli deriz. Delidir zaten… Ve deli muamelesi yaparız. .

Ama bu iddiada bulunan, kendilerini dünyanın efendisi zanneden ulusların başında olan kişi olursa, deliliği hoş görülür ve övgüler yapılır.

Bunların başında, binlerce insanın ölümüne milyonlarca insanın yer ve yurt değiştirmesine neden olan ABD Başkanları gelir.

ABD’nin başına kim gelirse gelsin (İster Demokratlardan isterse Cumhuriyetçilerden olsun) belirlenen dış politika eksiksiz uygulanır.

Devletin dış politikası kişilerin keyfine bağlı değildir.

Hatırlayın Hüseyin Obama dediler… Müslüman… Konyalı esnaf ayakkabı yaptı… 45 numara. Adanalı beş metrelik kebap gönderdi. Vanlı yurttaş kurban kesti. Obama bu hediyelerin anlamını yanlış yorumlamış olacak ki, çizme gibi ‘ayakkabıları’ giydi, Ortadoğu’ya girdi ve tarihin en çok Müslüman ‘kurban’ eden ABD Başkanı sıfatını kazandı Acıkınca da Adana kebabını afiyetle yedi.

Tabi o sıralarda öğretilmiş çocuklar televizyonlarda “Türkiye sizinle gurur duyuyor” şarkıları söyleniyordu. Bundan kimlerin gurur duyduğu toz duman arasında kayboldu.

ABD Başkanlarının demeçlerinden sizlere bir demet sunacağım. (*)

SON YÜZ YIL ABD BAŞKANLARI

Kardinal Spellman Vietnam Savaşını, Hıristiyan uygarlığını korumak için yapılan bir haçlı seferine benzetmişti.

Başkan Johnson’da Saygon’a giden askeri selamlarken: “Savaş meydanlarında bir çok ülkenin umutlarını da beraber götürüyorsunuz. Tanrı sizi korusun.”

1991 yılında baba Bush ve oğul Bush’ta Irak merkezli Ortadoğu’ya yapılan saldırıyı bir Haçlı Seferine benzetmişti. Sanki Türkiye gerçekleşecek bir haçlı seferinden muafmış gibi bunun ne anlama geldiğini sormadık.

ABD, inançları politika olarak değil, gerekli olduğu için benimser: Yani siyaseten.

Nitekim Haçlı Seferi’nden söz eden Lyndon Johnson: “Bütün Amerikalılar dinlerine inanırlar mı inanmazlar mı bilmem. Ama Cumhuriyetçi kurumların desteği için dinin gerekli olduğuna inandıklarına eminim. Amerikalılar yalnızlıklarından usanıp kendi kıtalarından çıktıklarından bu yana dünyaya karşı görevlerini yerine getirmek için din kendilerine gerekli olmuştur…”

Dürüstçe söylüyor.

Yine bu yüzden CIA, paranın hiçbir amaç göstermediğini özellikle belirterek bazı dinsel örgütlerin paraca desteklenmesini uygun bulmuştu. Çünkü ABD için paranın tek maliyeti kağıt ve mürekkepten ibarettir. Dünyayı, yeşile boyadığı ABD doları ile fethetmeyi hedeflediğini ta Birinci Cihan Savaşı’ndan sonra açıklamıştı:

“Savaş bakanı Taft: Bundan böyle ülkeleri obüsle değil, dolarla fethedeceğiz.” (**)

Dini öne çıkarmak için bir şeytan üretildi: Komünizm Tehlikesi.

DİN GEREKLİ; İNANMASANIZ DA OLUR…

1950’li yıllarda Kardinal Spellman: “Komünizmle mücadelenin ve ona verilecek cevabın en etkili yolu, iyi bir Amerikancı olmaktır. Ve bu davranışın en iyi temeli de din’dir” der. 

Kardinal deyip geçmeyin, siyaseten başbakan, dinsel olarak peygamber düzeyindedir. Yani sözleri hadis ayarındadır.

Amerika’nın gelmiş geçmiş bütün başkanları bu inanışa sadık kalmışlardır.

Gücüne güvenen, zenginliğinden kuvvet alan, tarihi göreviyle böbürlenen Amerika’nın işgal ve kıyımlar için daima manevi yönden haklı nedenler bulması zorunludur.

Vietnam’da bir köyü yerle bir edip, halkının tamamını öldürdükten sonra Başkan Johnson: “Özgürlük her zaman yaşayacak ve Güney Vietnam’da bütün köy ve kasabalar yeniden kurulacaktır. Bu Tanrının bizlere yüklediği manevi bir görevdir. (…) Ve hiç kimse Amerika’nın amacının derinliğini küçümsemeye kalkmasın.”

Bir Yanda Kutsal Kitap olan Eski Ahit (Tevrat)’ın seçilmiş ırk gördüğü İsrail ile diğer yanda kendilerini sözde tanrının temsilcisi olarak gören ABD, ortak çıkarlarda birleşmiştir.

Gökyüzünü ve cenneti, üçüncü dünya ülkelerine paylaştırırken, kendilerine de yer altı zenginlikleri düşmüştür.

Mc Kinley, Filipinleri fethetmeye çıkarken “Onları kalkındırmak, uygarlaştırmak ve Hıristiyanlaştırmak” amacında olduklarını dünyaya ilan ediyordu.

Woodrow Wilson’un 1919 yılındaki kerametine göre, 2. Dünya Savaşı’na yol açan şey de: “Tanrının insanlardan öç almasıdır.” Çünkü, ABD Cemiyet-i Akvam Paktı’nı onaylamamıştır.

Ya öyle Cemiyet-i Akvam 1920 yılında kurulmuş 1946 yılında dağılmıştır.

Franklin Roosvelt: Demokrasiler gerçek bir din olmadan yaşayamaz” der. Ancak dikkatinizi çekerim, halkın inanıp inanmaması önemli değil, halkı yönetmek için din gerekli anlamında…

Eisenhower: “Yalnızca tanrı aşkını yüreğinde taşıyan bir halk, özgür olabilmek ve başkalarını özgür kılmak için yeterli güce sahiptir” der. Ne de olsa kendisi de böyle bir güze sahip milletin peygamberi düzeyindedir.

EYVAH! BARIŞTILAR…

Ve Nihayet Trump yemin töreninde “İnanıyorum ki hayatım bir nedenle kurtarıldı; Tanrı tarafından Amerika’yı yeniden yüceltmek için kurtarıldım…” diyerek peygamberliğini ilan etmiştir.  (13 Temmuz 2024 yılında kendisine yapılan suikasttan kurtulmuştu)

Bu çarşıda pazarda yapanları ‘aklından zoru var’ gerekçesiyle akıl hastanesine sevk ederler, ama Birleşmiş Milletler kürsüsünden, Beyaz Saray’dan, Kudüs’ten Vatikan’dan söyleyince iş değişiyor.

Evet Tanrı özgürlük savaşı vermektedir ve asker olarak Amerika’yı görevlendirmiştir. Böyle inanıyor, inandırıyorlar. Her büyük saldırı onlar için Haçlı Seferidir. (Kendi açıklamaları)

Yeryüzünde Tanrının sözcüsü olan Amerika’ya en çok Vatikan karşı gelmiştir. (Vietnam Savaşı sırasında… Çünkü Katolik Papa Tanrının yeryüzündeki temsilcisidir. İki bin yıldır bu böyledir. Şimdi Amerikalılar kendilerini Tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak görmeye başladılar… Bu tarihi ve kutsal rekabet bu yüzyılın başında ittifak ile sonuçlandı.

Şimdi Vatikan ile Amerika uzlaştı. Bu uzlaşanlara bir de Tevrat’ın ayrıcalıklı gördüğü İsrail eklendi.

Ve tarih şunu göstermiştir: Papalar ile krallar savaştıkları zaman küçük kıyamet, barıştıkları zaman da büyük kıyamet kopmuştur…(***)

ABD’nin ülkelere, özgürlük, barış ve kardeşlik vaadi sadece bir perdedir. O perde kalktığı zaman niteliksiz, çapsız ve öngörüsüz liderlerin ülkeleri maalesef ağır bedeller ödeyecektir.

(*) Amerikan İmparatorluğu. Claude Julien. Hitit Yayınları 1969

(**) Musa’da Böyle Buyurdu. Sedat Memili. Kaynak yayınları 1999

(***) Vatikan para ve Kan İmparatorluğu. Sedat Memili Yayın B. 2020

Bekir Sıtkı ÖZER

28.01.2025 / ADANA